Minik Kaplumbağanın Macerası

uyuyanguzel

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur saman içinde büyük bir kara kaplumbağa ailesi yaşarmış. Bu aile evlerini kocaman bir ağacın altını oyarak yapmış. Bu büyük aileye yeni bir üye geliyormuş, yeni evlenen Süslü ile Nane’nin yavrusunun topraktan çıkma zamanı gelmişti.

Tüm aile heyecanla bu anı bekliyordu, ev neşe içindeydi. Yavrunun adı belliydi, Ceviz koymuşlardı. Ceviz’in odasını hazırlamışlardı, yatağını pamuktan yapmışlar, üstünü örtmek için yaprak hazırlamışlardı. Evin her yerini süslemişlerdi. Süslü ile Nane gömdükleri toprağın yanına gitmişler ve görmüşler ki çoktan Ceviz çıkmıştı. Paniğe kapılmışlardı. Nerede, nereye gider, kimseyi tanımaz bilmez, ya başına bir şey geldiyse, ya Akbabalar yavrumuzu alıp götürdüyse diye endişelenmeye başladılar. Nane Süslü’yü sakinleştirmeye çalışıyordu. Hava kararmaya başlamıştı eve dönme vakti gelmişti, Nane sabah diğer ailedeki üyeler ile birlikte aramaya çıkacaktı. Süslü’yü ikna etmişti ve eve dönmüşlerdi. Her şey hazırdı eksik olan Ceviz’in gelmesiydi. Saat geçiyordu ama bir türlü ne gelen ne de giden vardı, ailenin dişileri endişelenmeye başlamıştı. Komşularının yavruları gelmişti fakat Ceviz yoktu.

Ceviz topraktan çıktığında, başında bir tavşan bekliyordu.

– Merhaba senin adın ne?

– Benim adım Tüylü. peki senin adın ne?

– Bilmiyorum yeni doğdum. 🙂

– Benimle gelmek ister misin? Ben ormanın her yerini dolanır en güzel meyveleri yer en güzel yerlerde uyurum.

– Tamam Tüylü seninle gelmek isterim.

Tüylü ve Ceviz yolculuğa çıktılar. Tüylü ona etrafı gösterdi, dikkatli olmasını öğretti, ona su içilebilecek yeri ve yenilebilir meyveleri gösterdi. Günün sonunda Tüylü Ceviz’ e nerede kaldığını göstermek istedi ama bir sorun vardı, bir ses geliyordu uzaktan. Tüylü Akbaba olduğunu fark etti Ceviz’ koşmasını söyledi ama Ceviz Tüylüye göre yavaş kalıyordu. Tüylü koşar adımlarla arkasına bakarak ”Ceviz’ e koş! Ceviz koş! ” diyordu. Tüylü yuvaya girmişti ama Ceviz hâlâ koşuyordu. Akbaba Ceviz’i ayaklarındaki pençeleriyle yakalamıştı. Ceviz kabuğunun içine girmişti fakat Akbaba bir şeyi unutuyordu; Ceviz ile Tüylü kivi bahçesine girip kivi yemişlerdi, üzerlerine de sürülmüştü. Kivi meyvesi kaygan bir meyve olduğu için Ceviz’in kabuğu da kayganlaşmıştı. Akbaba kabuğundan yakalamıştı ama tutamamıştı, Ceviz kısa mesafeden düştü ve yuvarlanarak yuvaya girdi. Tüylü çok endişelendi ve pişman oldu, sabah olunca Ceviz’i ailesine geri götürmek için karar almıştı.

Güneş etrafı aydınlatıp ısıtmıştı, artık yola çıkma vakti gelmişti. Tüylü yanına yiyecek çantası aldı. Ceviz’in topraktan çıktığı yere doğru giderken diğer kaplumbağaları gördüler. Tüylü onlara soru sormak için yanlarına doğru gitti ve olan biteni anlatınca onlarda komşularının yavrusunun kaybolduğunu bildikleri için hemen haber vermeye gittiler. Aile büyük bir heyecanla Ceviz’e bakıyorlardı. Süslü ağlamaklı gözlerle Ceviz’in yanına geldi. Ailedeki herkesin doğum lekesi aynı yerdeydi kabuğunun sağ tarafına baktı ve oğlu Ceviz olduğunu anladı. Ceviz bir gün boyunca yaşadığı tecrübelerle çok şey öğrenmişti, ailesi Tüylüye teşekkür etti ve ziyafet için onu yemeğe davet ettiler. Ceviz ve Tüylü’nün aralarında yaşadıkları Akbaba olayı ise sır olarak kaldı. Son.

Light