Kara Koyun Beyaz Koyunların Arasında

uyuyanguzel

Bir kara koyun vardı, ovalarda, tepelerde, çimlerde hoplar dururdu. Her gün sabah olsun, güneş doğsun, çoban bizi otlatmaya götürsün diye beklerdi. Kara koyun, diğer koyunlar gibi değildi; onlar daha çok beyaz renkliydi. Çoban, kara koyunu sürünün içinde hep ayırt edebiliyordu. Bir gün, yine her sabah olduğu gibi, Çoban Mehmet onları ağıldan çıkardı, dere kenarına su içmeye götürdü. Akan berrak suları içtikten sonra yola devam ettiler. Çoban Mehmet, onları tepelerdeki otlak alanlara götürür, orada yemyeşil otlardan yedirirdi. Onların sağlıklı olmasını sağlardı ve yemelerine dikkat ederdi. Hayvan pazarına gittikleri zaman en göz alıcı koyunlar onunkiler olsun isterdi.

Kara koyun, ağacın dibindeki mantara yaklaştı ve mantardan biraz yemeye başladı. Yediği mantar sarı bir renkteydi. Kara koyun onu yedikten sonra başı dönmeye başladı, etrafı daha iyi görüyor, ayaklarını daha rahat kontrol edebiliyordu. Düşünmeye başladı; diğer koyunları ve çobanı görüyordu. Nerede olduğunu sorguluyordu. Her gün yaptıkları aklına geldi: Otlanmaya gidip su içip ağıla dönüp çitlerin arasında yatıyordu. Bu hayat böyle mi olması gerekiyordu? Farklı şeyler yapamaz mıydı? Yediği mantar büyülüydü, koyunun aklını geliştirdi ve hafızasının gelmesini sağladı. Kara koyun akıllanmıştı, fakat dikkat çekmek istemiyor, hem de başı çok ağrıyordu. Çoban, hava kararmaya başlayınca onları ağıla doğru götürdü, içeri kapattı ve ışıkları söndürdü. Herkes uyuyordu. Kara koyun da biraz uyuduktan sonra uyandı, diğer koyunlara baktı ve onlar gibi olmadığını düşündü. Onların aklında yemek yemek, uyumak, su içmekten başka bir şey yoktu.

Kara koyun, diğer koyunlar derin bir uykuya daldığında sessizce ayağa kalktı ve ağıldan dışarı çıkmak için küçük bir aralık buldu. Gökyüzü yıldızlarla doluydu; kara koyun, yıldızlara bakarak uzun süre düşündü. Bu kadar büyük bir dünyanın içinde neden her gün aynı şeyleri yaparak yaşamak zorundaydı?

Sabah olunca Çoban Mehmet yine tüm koyunları otlatmaya çıkardı, ama kara koyun artık eskisi gibi değildi. İçinde keşfetme arzusu büyüyordu. Her zamanki gibi otlamaktansa gözlerini ufka dikti ve başka neler olduğunu merak etti. Çoban Mehmet’in kızı Ayşe de bugün babasının yanında olacaktı. İlk sürüye baktığında en çok hoşuna giden kara koyun oldu. Kara koyunun yanına gitti, kara koyun ona baktı. Ayşe onu sevmeye başladı, kara koyunun çok hoşuna gitti; sevilme ve sahiplenilme duygusunu hissetti. Ayşe, akşam olunca babasına, “Baba, kara koyun bizimle eve gelebilir mi?” dedi. Babası kabul etti. Ayşe ona evdeki dere otundan, kıvırcıktan vermeye başladı. Kara koyun hem onları yiyor hem de televizyon izliyordu. Çoban Mehmet, koyundaki farklılığı anlamaya çalışıyor ama çözemiyordu; sanki onların konuştuklarını anlıyordu.

Ayşe henüz 7 yaşında küçük bir kızdı. Meraklı ve sevgi dolu gözlerle kara koyunu izliyor, onun diğer koyunlardan farklı olduğunu hissediyordu. Akşam eve geldiklerinde kara koyunu bahçeye çıkardı, ona en sevdiği elma dilimlerinden verdi. Kara koyun elmayı yerken Ayşe ona masallar anlatmaya başladı.

“Kara koyun, biliyor musun?” dedi. “Ormanın derinliklerinde, tıpkı senin gibi cesur hayvanların yaşadığı bir masal ülkesi varmış. O ülkede hayvanlar konuşabilir, kendi dünyalarını keşfedebilirlermiş.” Kara koyun Ayşe’yi dikkatle dinliyordu, sanki masalı anlıyormuş gibi başını yana eğdi. Ayşe bu tepkiye heyecanlandı ve “Belki sen de bir gün masal ülkesine gidersin!” dedi.

Ayşe, kara koyunla birlikte bahçede oyun oynarken ona çiçekleri göstermek için meraklıydı. “Gel kara koyun, sana ormanda gördüğüm çiçekleri göstereyim,” dedi ve elini uzatarak onu yanına çağırdı. Ayşe, kara koyunun yanına giderek onunla birlikte çimenlerin arasında dolaşmaya başladı. Ayşe, mavi, yeşil, pembe, kırmızı çiçeklerin olduğu yere geldiklerinde, “Bak, burası bizim gizli bahçemiz. Buraya sadece seninle ben geliyorum,” dedi.

Bu şekilde, Ayşe’nin sevgi dolu ilgisi kara koyunun yüreğini ısıttı. Artık sıradan bir koyun gibi hissetmiyordu. Kara koyun her şeyin farkındaydı, çoban Mehmet, kızı Ayşe ve tüm aile üyelerini seviyordu. Bu hayatında onlarla yaşamaya kararlıydı, huzurlu ve mutlu bir hayat yaşamak istiyordu. Düşünüyordu, dinliyordu; aile ile birlikte vakit geçiriyordu. Onu bekleyen yeni keşiflerin ve Ayşe’nin anlattığı masal dünyasının bir parçası gibiydi.

Geceleri gökyüzüne bakıp yıldızları izlerken, masal ülkesinde yaşadığı o gizemli dünyayı hayal ediyor ve belki bir gün Ayşe ile oraya gitme umuduyla içini bir mutluluk kaplıyordu. Bu dostluk, kara koyuna sadece çoban Mehmet’in koyunu değil, Ayşe’nin masal arkadaşı olma hissini verdi. İkisinin de yeni dünyalar keşfetmek için attığı adımlar büyüdükçe, kara koyun artık sıradan bir koyun değildi; Ayşe’nin masallarındaki kahramandı. Kara koyun, ailesi ile birlikte sonsuza kadar yaşadı.

Light