2024 yılı aylardan ocaktı, Alper Gezeravcı İlk Türk astronot Uluslararası Uzay İstasyonundaydı. Özgür’de akşam ailesi ile birlikte bu haberi izliyordu, heyecanlanıyor ve sevinçliydi. Çünkü kendisi de bir uzay aşığıydı.
Bilinmeyen yolculuklara çıkmak, uzayda seyahat etmek, yeni gezegenler keşfetmek, bilimsel deneyler yapmak, astronotların giydiği uzay elbisesini giyip uzaya çıkmak istiyordu. Bir roketin içinde olmak, atmosferin dışına çıkmak uzayın derinliklerine yolculuk yapmak istiyordu.
Yerçekimi olmadan nasıl olur diye düşünüyordu. O gün Özgür’ün babası uzay hakkında bilgiler verdi, uzay, evrenin büyük bir bölümünü oluşturan boşluk, galaksiler, yıldızlar, gezegenler, asteroitler, kara delikler ve diğer gök cisimlerini içeren geniş bir alanı ifade ettiğini söyledi, Güneş Sistemi, Güneş’in çevresinde dönen gezegenler, uydular, asteroidler ve diğer gök cisimlerini içerir.
Dünya da bu sistem içinde yer alır dedi ve şöyle ekledi insanlar, uzayı keşfetmek ve anlamak için uzay araçları ve roketler kullanarak farklı görevlere katılmışlardır. İlk insanlı ay inişi 1969’da gerçekleşmiş olduğunu belirtti. Babası anlatırken Özgür’ün uykusu gelmişti;
Baba ben yatacağım dedi ve yatağına koştu. Yatağına yatmadan önce camdan gökyüzüne baktı, yıldızları izledi ve yatağa yattı. Rüyasında bir uzay gemisinin içinde olduğunu, uzay gemisi ile farklı gezegenler keşfetmek için yol alıyorlardı.
5 kişilik bir mürettebata sahipti. Araştırma yapmak için uzay mekiğine bağlı olan bir kapsül vardı. Kapsül ile aya iniş yaptılar. Uzay aracından indi, Ay’da yürüyüş yapıyordu ve yer çekimi yoktu. Ay’da hem yavaş hareket ediyor hemde ayağını yere her attığında havaya ufak parçacıklar kalkıyordu, kısa bir yürüyüşün ardından Özgür acıkmıştı, astronot kıyafetinin cam kısmının içerisinde çikolata ve su vardı. Çikolatasından yedi ve suyunu içti. Sabah olmuştu, Özgür uyanmıştı koşa koşa annesinin yanına gitti annesine rüyasını anlattı, güldüler eğlendiler.